27 Mart 2012 Salı

Yıldırım beyazıt hamamı

Mudurnu Büyük Cami Mahallesi’nde olan bu hamam, Yıldırım Camisi’nin karşısındadır. Erkekler bölümünün giriş kapısı üzerindeki kitabeden Yıldırım Beyazıt tarafından Ömer Bin İbrahim’e 1382 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Kitabe:
Amere Hâze-l hama mel mubareke el-emir-ül kabir
El Müeyyedü bilizzi vel ihsan Sultan
Bayezid Bin Murad Bin Orhan halledallahü devletihi fi sene evbaa ve sana nine ve seb’a miye
Bu kitabenin yanında ayrı bir bölümde hamamı yaptıranın ismi “Ammera Ömer bin İbrahim” yazılıdır.
Hamam moloz taş duvarlı olup, saçak silmeleri derzli kesme taştandır. Hamamın güney ve kuzey kısmındaki duvarları ve bunları örten kiremitli çatı girintili çıkıntılı olup, karmaşık bir plan göstermektedir. Gerçekte bu karışıklık sonraki yıllarda hamama yapılan eklere kaynaklanmaktadır.
Erkekler bölümünün soyunmalığı ile sıcaklığı doğuda yan yanadır. Kadınlarınki ise batıda yer almaktadır. Bu bölümler kare planlıdır. Üzeri yüksek bir kasnak ve kubbe ile örtülüdür. Bu kasnak silindirik olarak başlar ve sonra da sekizgen’e dönüşür. Ancak bu üst örtüyü oluşturan kubbe ve sekizgen kasnak, basık kiremitli çatının içerisinde kalmıştır.

Hamamın girişi mukarnaslı kalın duvarlar arasında dehliz şeklindedir. Soyunmalık pandandifli kubbe ile örtülüdür. Üzerindeki aydınlık fenerinin altına da büyük fıskiyeli bir havuz yerleştirilmiştir. Soyunmalığın batısındaki büyük bir niş içerisindeki mukarnaslı kapıdan soğukluğa geçilmektedir. Bu kapının arkasında küçük bir koridor bulunmaktadır. Kuzey kısmındaki ikinci bir kapıdan yine bir koridora geçilir. Bu küçük koridorların sıcaklık ve soğukluk kısımlarındaki buhar ve kokuların giderilmesi için yapıldığı sanılmaktadır.

Camileri

YILDIRIM BAYEZIT CAMİİ


Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden birini teşkil eden Yıldırım Beyazıt camiinde maalesef inşa kitabesi bulunmamaktadır.600 seneden beri dimdik ayakta kalabilen bu camiinin inşa kitabesinin bulunmaması,bunca yılın kahrını çeken bu abidenin geçirdiği zelzele,tamir ve asırların yıpratma olanağı dikkate alınırsa olağan karşılanmalıdır. Bununla beraber caminin inşa tarihi hakkında tereddüde düşmeye mahal yoktur.
























Zira hemen yanı başında bulunan ve cami kadar bir ömre ve gerek mimari tarzı ve gerekse tarihi değeri bakımından aynı özellikleri taşıyan Yıldırım Beyazıt Hamamındaki,geniş bilgi veren kitabe ve taş vakfiyeler,hamamın cami için irad olarak yapıldığını ve gelirinin evvala camiinin meselelerine (imar,tamir,bakım) sarf edileceğini bildirdiğine göre cami,hamamdan önce yapılmıştır.Hamamın kitabesine göre cami de hamamda Beyazıt Han tarafından yaptırılmıştır.






Bir çok kaynaklara göre,Camiinin inşa tarihi (H.776) M.1374 olarak gösterilmektedir.Tarih yazarlarımız camiinin inşa tarihini hangi belgelere göre M.1374 olarak gösterildiklerini belirtmemektedir.Muhtemelen hamamdan önce yapıldığı kesin olduğuna göre 8 senelik bir inşaat müddetini ilave etmiş olmalılar.Yıldırım Beyazıt Hamamı M.1382 yılında inşa edilmiştir.Bu tarih inşa kitabesinde kesin olarak belirtilmektedir.


Baştan şunu kesin olarak belirtmek gerekir ki,Yıldırım Beyazıt Han M.1360 yılında dünyaya gelmiş,29 yaşında,yani M.1389 da babası Murat Hüdavendigar Han’ın ölümünden sonra padişah olmuştur.Bu tarihlere göre Mudurnu’daki Yıldırım Beyazıt Camii,Yıldırım Beyazıt henüz 14-15 yaşlarında iken inşa edilmiş olmaktadır.Demek ki,Yıldırım büyük camiinin yapıldığı tarihte henüz Şehzadedir.


Mudurnu Yıldırım Beyazıt Hamamı ise inşa kitabesinde açıkça belirtildiğine göre (H.784) M.1382 yılında yapılmıştır ki,Yıldırım Beyazıt henüz 21-22 yaşlarındadır.Ve Şehzadedir.


Halk arasındaki yaygın ve yanlış bir söylentiyi de yanlışlıklardan kurtarmak için düzeltmeye ihtiyaç vardır.Halkımızın bir bölümü,Yıldırım Beyazıt’ın Timurlenk ile giriştiği Ankara Meydan Savaşına giderken,Mudurnu’dan geçtiğinde bu camiyi yaptırmış olduğu rivayeti yaygındır.Cami M.1374 yılında yapılmıştır.Ankara Meydan Savaşı ise M.1402 yılında cereyan etmiştir.Yani cami,Ankara Meydan Savaşından tam 28 yıl önce imşa edilmiştir.Bu nedenle Mudurnu Yıldırım Beyazıt Cami inşasının Ankara Meydan Savaşı ile bir ilişkisi yoktur.


Yıldırım Beyazıt’ın babası,Kosova Savaşı kahramanı Murat Hüdavendigar Han hayatta iken,henüz Şehzade olan ve padişah olup olamayacağı belli olmayan Beyazıt’ın bu camiyi yaptırmış olması ve hamamın inşa kitabesindeki yazıların manası karşılaştırılınca,tarih yazarları da tereddüde düşmüşlerdir.Hatta,bu konunun en ileri gelen ve uzun yıllarını harcayarak eserler veren rahmetli Mimar Mühendis Ekrem Hakkı Ayverdi”....Yıldırım’ın adaletin ve ihsanın naşiri sıfatlarını alması ve devletinin devamına dua edilmesi epeyce garip görülmektedir....” diye yazması dikkat çekicidir.Bundan başka E.Hakkı Ayverdi,”.....Babası hayatta iken,Yıldırım Beyazıt’ın henüz Şehzade olduğu bir zamanda,kendisini bu payelere layık görmesi (acaba istikbale matuf tasavvurlarından mı doğuyordu?),demek suretiyle cami ve hamamı inşa ettirenin kimliği üzerindeki tereddüdünü açıklamaktadır.Lakin hamamın imşa kitabesindeki beyanlarda inkar edilemez bir gerçek olarak bugün hala kapısında bulunmaktadır.


Camiinin planı geometrik olarak kare ye pek yakındır.Yan tarafları dar birer kemer ilavesiyle sadece 1 metre kadar genişlik sağlanmıştır.





Ortalama olarak 160 cm kadar kalınlığı olan duvarlara,8 tane yaslama ayak eklenerek aralarına kemerler atılmıştır.Duvardan duvara açıklık 20 metre 70 cm kubbe açıklığı 90 metre 65 cm yi bulmaktadır.Tek kubbelidir.M.1374 senesinde bu önemde bir kubbe yapımının değeri üzerinde durmak ve bu cesur başlangıcın hakkını vermek lazımdır.En önemlisi de kubbenin çok alçaktan başlatılmış olmasıdır.Kubbe özengisi 8 m.80 cm.yüksekliğindedir.Duvarlar ve kasnaklar tamamen moloz ile örtülmüş,yalnız köşelerde yontma taş kullanılmıştır.Saçaklarda 4 sıra kirpi vardır.


Camiinin içine girince,ferah bir kubbe altında,bulunulduğu hissi uyanmaktadır.İşte mimarinin başarısı de budur.


Camiinin tezyinatından ve ahşap aksamından zamanımıza bir şey kalmamıştır.Yalnız mihrap,eski hali hakkında umumi bir fikir verecek vaziyettedir.Yaşmağı beş sıra istalaktitli,etrafı silmektedir.Köşelerde rilimli ve ortası memeli iki çivi başı vardır.Etraf silmesinin”asaba kısmında bir uzunca kitabe” bir rozans ile yapılmış ve asırlar boyu devam etmiş bir motif görülmektedir.





Camiinin ilk minaresi,söylentilere göre,son cemaat mahallinin önünde ve biraz uzakta imiş,sonradan M.1744 senesinde,binanın sağına bugünkü minare yapılmıştır.Bu minarenin küpten sonrası tuğladan örülmüştür.İlk minarenin inşa kitabesi de getirilip,bunun kapısının üstüne yerleştirilmiştir.


Yıldırım Beyazıt Camii M.1776 ve M.1839 yıllarında iki defa,daha sonra da Abdülhamit Han tarafından M.1900 yılında tamir görmüştür.Bunlardan başka 1944 ve en son da 1960 senelerinde tamir edilmiştir.


Kubbenin Vakıflar İdaresince yaptırılan son 1960 senesi tamiratında,1900 yılında yapılan tamirattan kalma tezyinatının altında İsmail adında bir hattatın imzası bulunuyordu.Kubbeyi çevreleyen ayetler,sülüs yazısı ile yazılmış idi.Bugün bunlar tamamen kaybolmuş,1960 tamiratının altında kalmıştır.

Tarihi konakları

Fuat Beyler Konağı
Fuat Beyler Konağı içinde yer alan 55 kişilik kapalı, 75 kişilik yarı açık Restaurant cafe, yöresel yemeklerden Osmanlı Türk mutfağına uzanan geniş bir menü, seçkin tatlıları ile hem Mudurnulular hem de şehir dışından gelecek konukları için farklı lezzetler sunmaktadır. Konak; 1 süit oda, 1 yıldızlı oda, 1 şehzade süit oda, 3 paşa süit oda ve 8 standart odadan oluşmaktadır. Mudurnu'nun artan turizm potansiyeline ve konaklama alternatifine çok yönlü cevap vermek amacıyla butik otel ve Restaurant ile hizmet vermektedir.

  MUDURNU YARIŞKAŞI HOTEL
   2001 Yılında  Mudurnu ilçesinde başlayan  Turizm Faaliyetleri çerçevesinde ilk Turizm amaçlı Konağı Mudurnu Girişinde  Yarışkaşı mevkiinde Nevzat ANLITAN açtı. Mudurnu mimarisine göre  betonarme binayı eskitme  usulle yön veren Mimar ANLITAN  konağın ismini o güzergahın adı olan YARIŞKAŞI  ismini verdi.Yarışkaşı Konağı Mudurnu'ya ilk geldiğinizde sizleri adeta karşılarcasına yol güzergahınız üzerinde durmaktadır.




Evliya'ları

 UMRAN SÜLÜST (ŞEYH-ÜL UMRAN (?) 
     Kimliği ve yaşadığı zaman hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır. Rivayetlere göreKarşısında bir misafir olmadan yemek yemezdi. Eğer misafirsiz kalırsa daima günlerini oruçlu geçirirdi. Bir gün böylece oruca niyet etti. Lakin akşama doğru bir misafir çıkageldi.O da iftar vaktine az kaldığı ve orucunu bozmamak için misafiri aç biilaç lafa tuttu.şeyh umran o gece rüya gördü.
     Rüyasında " UMRAN... çok gizli şeyler gördü.Senin bize güzel bir ibadetin vardı.Bizim de sana karşı bir adetimiz...Sen adetini değiştirdin, bizde kendimizinkini değiştirdik...." Umran,üzüntüler içinde uyandı.Bir zaman sonra Sülüs isimli köydeki malı ve mülkü üzerinde, hükümet memurları onu sığaya çektiler.Sıkıldı ve köyünden çıkıp gitti.Bir süre sonra bir başka büyük kişiye misafir oldu. Kendisinin,misafiri ne kadar çok sevdiğini bildikleri için ikramın her türlüsünü gösterdiler.Fakat Şeyh Umran durmadı,bir gün sonra yola çıkmaya karar verdi.
      Sordular:Niçin birkaç gün daha kalmıyorsunuz? Sizi rahat ettirmek için hizmet ederdik dediler. Cevap verdi:Ben suçlandırılmış bir kimseyim.Beni nimet ve rahat içinde görüp,rızasını kabul etmezse ne yaparım? Bırakın,başımı alıp mihnetime doğru yöneleyim... Ta ki, Onun rızası ne ise tecelli etsin. Ve Umran gitti. Onu bu cevaptan sonra şehrin tepelik bir viranesinde ölü olarak buldular. Haşereler bir kulağını yemişti.
     Mudurnu ve civarında Sülüs köyü adında bir yerin bulunduğu tespit edilememiştir. Ancak,Umran Sülüsinin halen Şeyh-ül Ümran tepesinde yatmakta olduğu bellidir. Mezar taşında bir kitabe yoktur. Son zamanlarda bir vatandaşın yeni yazı ile bir kitabe yazıp,mezarının başına koyduğu görülmektedir. 2007 yılında 37.si düzenlenen Şeyh-ül İmran geleneksel anma günü için  Türkiye'nin değişik şehirlerinden 15 bine yakın  ziyaretçi  katıldı. Geleneksel hale gelmiş olan anma günü her yıl Temmuz ayının ilk pazar günü yapılmaktadır.
Ziyarete gelenlere ikram olarak  Etli pilav ikramının yanı sıra son yıllarda  hayırsever bir vatandaş tarafından her yıl 1 kamyon dolusu Karpuz ikramı yapılmaktadır. 
Organizeyi Mudurnu Belediyesi ve Şeyh-ül imran vakfı birlikte yürütmektedir. Anma gününde  Mudurnulular gönüllü olarak   gelen misafirlere hizmet ederler.

Tarihçemiz


Tarihçemiz


İlk Türk yerleşiminin Selçuklu döneminde başlandığını bildiğimiz Mudurnu, daha sonra Osmanlı İmparatorluğunun çekirdeğini oluşturan ana bölge içinde yer alır. Osman Bey döneminde yoğun Türk akınlarına uğrayan Mudurnu, Samsa Çavuş ve Köse Mihal'in rehberliğinde Osmanlı Beyliğinin ilk topraklarına katılır. I. Murat Döneminde, Osmanlı Devletinin ilk düzenli ordusunun temeli olan "Yaya Örgütünü" oluşturan ve yine Osmanlının ilk Maliye Hazine örgütünü kuran Halil Hayrettin Paşa (Çandarlı Kara Halil) Mudurnu'ludur. Şeyh Fahreddin-i Rumi'nin öğrencisi olup, Mudurnu ahi örgütlerinde yetişen Çandarlı, daha sonra Osmanlı'nın ilk veziri olacaktır.
Yıldırım Beyazıt döneminde yapılan Yıldırım Beyazıt Camii (1374) ve Yıldırım Beyazıt Hamamı (1382) altıyüz yıldır ayakta durmaktadır. Fetret Devrinde güvenli bir Osmanlı beldesi olarak bilinen Mudurnu, Şehzade Mehmet Çelebi ve Emir Süleyman'a bir dönem sığınak olmuştur. 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında Anadolu, işgal edilmeye başlanmıştır.
Mudurnu ve yöresindeki yurtsever güçler, Osmanlı Teşkilatı Mahsus Lideri Kuşçubaşı Eşref öncülüğünde 30 Mayıs 1919'da "Mudurnu Redd-i İlhak Cemiyeti"ni, 20 Ekim 1919'da "Mudurnu Müdafa-i Hukuk Cemiyeti"ni kurarlar. Anadolu isyanının alevlenmeden söndürülmesini amaçlayan İtilaf Devletleri ve Osmanlı saray yönetiminin siyasi ve dini etkisi ile örgütlenen Hilafet ve şeriat yanlısı gerici kuvvetler, 21 Nisan 1920'de Mudurnu şehir merkezini basarak, Kaymakam Ali Nail'i ve Savcı Salih Zeki Bey'i hapsederler. Kaymakamlık makamına çevre köylülerinden Hacı Hamdi'yi oturturlar.
Kuva-i Milliyeciler şehri terkederler. 4 Mayıs 1920'de Mudurnu'ya gelen Çolak İbrahim Bey kuvvetleri Mudurnu'yu hilafetçilerin elinden kurtarırlar. Çevre köylüleri tekrar toparlayan Düzce ve Bolu isyancıları 13 Mayıs 1920'de tekrar Mudurnu'yu kuşatırlar. 13-14-15 Mayıs günleri boyunca devam eden çatışmalar sonrasında, şehir halkı topyekün Kuva-i Milliye saflarında yer alır ve hilafet kuvvetleri dağıtılır.
Bölgeye gitmek için İstanbul 'dan yola çıkanlar, E-5 karayolu ya da TEM otobanını kullanarak, Bolu Dağı'na kadar rahat bir yolculuk yapabilirler. Çift şeritli otobanda araç sürmek de keyifli... Bir zamanlar azap yolu olan Bolu Dağı geçişi ise, şimdilerde keyif yolu oldu. Çift şerit gidiş geliş yol,sürücüleri yormuyor. Bolhttp://Bölgeye gitmek için İstanbul 'dan yola çıkanlar, E-5 karayolu ya da TEM otobanını kullanarak, Bolu Dağı'na kadar rahat bir yolculuk yapabilirler. Çift şeritli otobanda araç sürmek de keyifli... Bir zamanlar azap yolu olan Bolu Dağı geçişi ise, şimdilerde keyif yolu oldu. Çift şerit gidiş geliş yol,sürücüleri yormuyor. Bolu Dağı'nı iner inmez Gökdemirler tesislerinin bulunduğu ve tekrar otoban başlangıcının olduğu Abant kavşağından Abant istikametine gidersiniz. u Dağı'nı iner inmez Gökdemirler tesislerinin bulunduğu ve tekrar otoban başlangıcının olduğu Abant kavşağından Abant istikametine gidersiniz.












Tanıtım videosunu izlemek için tıklayın...





Tarihi gezintiye çıkmak için...